• Hakkımda
  • TED

ÖĞRENME 2.0

~ daima öğrenci olmak üzerine…

ÖĞRENME 2.0

Category Archives: Eğitimde Reform Çabaları

DUVARLARI OLMAYAN OKULLAR

12 Perşembe Nis 2012

Posted by Mustafa Ajlan ABUDAK in Analiz, Analog Zamanlar, Çevrimiçi Öğrenme, Çevrimiçi Öğretim, Bilgi toplumu, Bilgi İşlem, Devrimler, Dijital Okur Yazarlık, Dijital Zamanlar, Ekonomi, Evrim, Eğitim, Eğitim Teknolojileri, Eğitim Yazılımları, Eğitimde Reform Çabaları, Google, Holistik Düşünce, Müfredat, Medya Okur Yazarlığı, Mobil Öğrenme, Otonom Öğrenme, Sosyal Ağlar, Sosyal Medya, Verimadenciliği, Zamanın Ruhu, İnovasyon

≈ Yorum bırakın

Etiketler

academic earth, Apple, Büyük Veri, Berkeley, Bernard Korzeniewski, big data-büyük veri, Chris Anderson, Craig J. Venter, E-öğrenme, Enformasyon Devrimi, evokulluluk, Eğitim Teknolojileri, eğitim yazılımları, Harvard, instagram, John Caldwell Holt, khan academy, MIT, mobil öğrenme, NFC-yakın alan iletişimi, Otonom Öğrenme, sentetik genom, Stanford, Stella Thompson, Steven Leckart, Thomas Frey, Verimdenciliği, Wired, Yale

Mustafa Ajlan ABUDAK

Bilgi hayatın kendisidir. Hayat canlı DNA’sında gerçekleştirdiği ilk yayın ile bu evren içinde var olmuş. Madem hayat bilgi temelinde inşa edilmiş(DNA),  hayat ortamını kısaca tanımlamamız faydalı olacaktır. Fakat hayat kendisini yeterli ve basit bir tanımlamayla açıklama çabalarına direnç gösterir. 2001’de Bernard Korzeniewski benim de katıldığım minimum bir hayat tanımlaması ile ortaya çıktı.

Korzeniewski şunu iddia ediyordu;

Hayat olumlu ve olumsuz geri bildirimlerle meydana gelmiş bir ağdır. (Network)  1

 Eğitim küresel kültürümüze ait birçok şey gibi ilk olarak Sümer okullarında başladı. Amaç hala var olan yapıdan çok da farklı olmayan bir mesleki eğitimdi. Tıpkı hücrelerde görevlerini ifa eden makinalar gibi insanlarda var oldukları toplum içerisinde belirli görevleri yerine getirmek için hala üç aşağı beş yukarı aynı modele dayanan eğitim adı verilen öğrenme süreçlerinden geçiyorlardı. Öğrenme çoğaldıkça özelleşme (hücre ve proteinlerimizdeki karmaşıklaşma) artıyordu. Sümer bu sayede sarayın ve tapınakların kayıtlarını tutmak için yazıyı keşfetmek zorunda kaldı. Bilgi bir ortama kayıt edilmediğinde insan zihninin geçiciliğine terk edilmiş oluyordu. Bu sebeple bir ortama kayıt edilmeli ve ileriki nesillere aktarılarak onlara ilerleyebilecekleri bir miras (kültürel DNA) bırakılması zorunluluğu doğmuştu. Yazı bu sebeple keşfedildi.

Fakat toplumlar, üretilen bilgi şekli, miktarı değişti. Bilgi, hayatı başlatması gibi başka bir büyük dönüşümü daha internet ile gerçekleştirdi.  Zaman giderek hızlanmakta. 1960’lardaki bir bireyden günde 3 kat daha fazla veri işlemek zorunda olan beyinlerimizdeki zaman algısı alt üst oluyor. Kuşaklar arası boşluk artık 30-40 yıl değil 5-10 yıllarla ölçülür oldu. Bugün dünyadaki ortalama bir üniversite öğrencisinin okulda bir haftada öğrendiği toplam kavram sayısı, ortaçağda bir bilim insanının hayat boyu öğrendiğinden fazladır. Bu bilgi akışı giderek hızlanan bir şekilde gündelik hayatlarımızın bir parçası olmakta. Kullandığımız teknolojiler her bireye bilgi üretimi ve paylaşımı konusunda bundan 20 yıl önce bile hayal edilemeyecek imkânlar sunmakta. Bu imkânlar dünyadaki tüm toplumlarda metafiziksel mutasyonlara yol açıyor. Ekonomilerimiz metadan bilgiye doğru evriliyor. Yazılım donanımı inşa ediyor.(Craig J. Venter’in sentetik genomu). Bir fotoğraf yazılım firması olan Instagram fotoğrafın dünyada yaygın şekilde kullanılmasını sağlayan Kodak şirketinin 12 katı piyasa değerine sahip oluyor. Google , Facebook ve Apple şirketi hisseleri borsanın en değerli ve en çok kazandıran kağıtları! Oysa ürettikleri ve sattıkları çoğunlukla veri.

Bilgi artık gücün bizzat kendisi…

Doğrudan bilgiye erişim, üretim ve paylaşmadan kaynaklı değişim talebi o kadar büyük ve hızlı ki, devletler buna ayak uydurmakta zorlanıyor. Bilgi büyüdükçe değiştirme ve dönüştürme gücü de bir o kadar artıyor. Bilginin bu çeşit bir büyük patlamayla ortaya çıkışı en son günümüzden 545 milyon yıl önce  Kambriyen dönemindeki biyolojik patlamayla yaşanmıştı. Fakat bu seferki daha büyük ve daha hızlı. İnternete bağlı teknolojilerin ürettiği toplam veri o kadar hızlı bir şekilde niceliksel olarak artıyor ki bu kartopu etkisi altında, bu verinin niteliksel analizleri gerçekleştirmek şu anki teknolojimizin sınırlarını zorluyor. Fakat en çok bu kadar çok veri ile ilişkiye geçen beyinlerimiz ve kültürlerimizi dönüştürmesi karşısında ne yapacağımızı bilemiyoruz. Verdiğimiz ilk refleksler eğitim sistemlerimizi bu beklenmedik büyük patlama karşısında güçlendirmek adına neler yapabileceğimizi düşünmek oluyor. İşte bu makalenin konusu da tamda bu. İlk olarak bu büyük veri ne demek? İstatistiksel olarak neyi ifade ediyor kısaca bakalım;

Okumaya devam et →

Reklamlar

STANFORD EĞİTİM DENEYİ YÜKSEK ÖĞRENİMİ SONSUZA KADAR DEĞİŞTİREBİLİR..

27 Salı Mar 2012

Posted by Mustafa Ajlan ABUDAK in Analiz, Çevrimiçi Öğretim, Bilgi İşlem, Bilim, Devrimler, Dijital Zamanlar, Evrim, Eğitim, Eğitimde Reform Çabaları, Müfredat, Sosyal Ağlar, Verimadenciliği, Zamanın Ruhu, İnovasyon

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Eğitim Müfredatı, Eğitim Sistemleri, Eğitimde Evrim, Müfredat Değişimi, Standford, Wired, Zamanın Ruhu, İnovasyon

Steven LECKART –Wired March 20, 2012 |  9:34 pm

Çev. Mustafa Ajlan ABUDAK

Stanford beni kabul etmedi. Bunu söyleyebiliyorum çünkü bu belgelenmiş bir gerçek. Bir keresinde ret edilmişliğim vardır.  Son matematik dersimi de lisede almıştım.  Sanırım bu neden iki nokta arasında en kısa rotayı belirlemenin beynimi zonklattığını açıklar. Mac book açıp Romanya’nın kaba haritasına bakıyorum. 20 şehir siyah çizgilerden oluşan bir ağla birleştirilmiş. Amacım Arad ile Bükreş arasındaki en iyi rotayı belirleyebilmek. Breadth-first, depth-first, uniform-cost, and A* gibi birkaç yararlı algoritma kullanılabilir. Her biri çeşitli patikaları değerlendirip haritanın taranmasında farklı bir strateji kullanıyor. Daha önce bu algoritmaların hiçbirini duymamış ve bir PC nin rota bulması hakkında düşünmemiştim. Fakat öğreneceğim. Bahsettiğim yeterliliklere sahip olmamama rağmen  Stanford Üniversitesi profesörlerinden  Sebastian Thrun ve Peter Norvig tarafından öğretilen CS221: Yapay Zekaya giriş dersine kaydoldum.

Geçen son bahar, Silikon vadisinin ortasında kurulu olan üniversite daha önce hiç duyulmamış bir şey gerçekleştirdi. CS221‘inde dahil olduğu web bağlantısı olan herkesin kaydolabileceği -örgün öğretimde de var olan -3 sınıf açtı. Sınıflar otomatik olarak değerlendirilecekti. Vizeler ve yıl sonu sınavlarının son derece kesin tarihlerle belirlendiğini söylemeliyiz. Fakat dersi sonunda başarı ile bitiren her öğrenci Başarı Belgesi almaya hak kazanıyor.

Dünya genelinde insanlar bu fırsat karşısında deliye dönmüş durumda. Ders katılanların 3/2’ini oluşturan 160 bin kişi Birleşik Devletler dışında yaşıyor. Güney Kore’den Yeni Zelanda’ya Azerbaycan’a kadar 190 ülkeden öğrencisi olan bir ders. Yüzden fazla gönüllü ders notlarını Bengal dilinin de dahil olduğu 44 dile çevirmek için görev aldı. Youtube’ün yasaklandığı İran’da, bir öğrenci ders kanalını olduğu gibi klonlayarak Profesöründne aldığı izinle 1000 kadar öğrenciye bu videoları yolladı.

Bilgisayar programcılığı ile uğraşan yapay zeka kafalar bir yana, sınıf arkadaşlarım ilk okul öğrencileri, orta okul fen bilimleri öğretmenleri ve yetmişlerindeki emekliler. Bir öğrenci CS221’i  Dijital çağın çevrimiçi Woodstock’u olarak tanımlıyor. Kişisel olarak, Standford’da ders görmenin hazzını yaşamak için kaydoldum. Yapay zeka ile ilgili bir şeylerde öğrenmek yanında güzel bir hediye. En nihayetinde, eğer bir gün kendi kendine giden bir arabada otoyolda 65 mille gidersem, tekerleklerin arkasındaki ile ilgili temel bir kavrayışa sahip olmak rahatlatıcı olacaktır.

Sınıfın ikinci haftası sonuna gelmeden Yapay Zeka sitemizde şöyle bir küçük uyarı ile karşılaştık;

Giriş Şartları; Olasılık ve doğrusal cebir ile ilgili sağlam bir temel gerekli olacaktır.

Okumaya devam et →

NEHİRLER VE İNSANLIK

21 Cumartesi Oca 2012

Posted by Mustafa Ajlan ABUDAK in Analiz, Bilgi İşlem, Devrimler, Dijital Zamanlar, Ekonomi, Endoktrinasyon, Evrim, Eğitim, Eğitim Teknolojileri, Eğitimde Reform Çabaları, Holistik Düşünce, Sosyal Ağlar, Zamanın Ruhu, İnovasyon

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Üretim Bandı, Endoktrinasyon, Enformasyon Devrimi, Etkileşimli Öğrenme, Eğitim Müfredatı, Eğitim Sistemleri, Internet, Küresel Isınma, Paradigma, SOPA, Sosyal Ağlar, Yükseköğretim

Mustafa Ajlan ABUDAK

Tüm büyük uygarlıklarımız nehir havzalarında kurulmuş. Bereketli ovalar, bol ürün ve karmaşık sosyal yapının evrilmesi hep bu sayede gerçekleşmiş. Fırat ve Dicle, Nil, İndus ve Ganj, Sarı nehir hep uygarlığımızın çiçek açmasını sağlayan yataklar olmuş binlerce yıldır. Bu sosyal yapı daha sonra tıpkı suyun bereketli toprakları taşıması gibi insanlığın bilişsel birikimini taşımasını sağlayan bilgi kümeleri olarak alfabe ve yazıyı bize sağladı. Şimdi ise bu yazı ile daha da karmaşıklaşan sosyal yapımız, bilginin ışık hızıyla taşınmasını sağlayan bir başka nehrin kaynağı oldu. Bu bilgi akışının giderek debisini artırdığı çağda ya dijital bir Nuh tufanı ile karşı karşıya geleceğiz ya da bu akışı lehimize çevirip bunun dinamiği ile kendimize yeni bir çağ açma fırsatı meydana getireceğiz.

Hepimizin bildiği gibi dünya yükseköğreniminin evrimi hiç olmadığı kadar hızlandı. Bilginin akış hızı bir yılda bir yüzyıla sığabilecek değişimlerin meydana gelmesi ile algılarımızı altüst ediyor. Bugüne değin çevremizin şekillendirdiği evrimimiz artık bizim tarafımızca şekillendirilen bir süreç oluyor. Bu süreçten en çok etkilenen sosyal yapılarımız ise en temel olanları olan eğitim ve öğretim kurumlarımız. Bugüne kadar sistematik kültür kodlarının aktarıldığı kültür havuzları olan eğitim sistemleri, artık bu dijital nehre bağlı kollar haline gelmiş durumdalar.

Giderek artan bir şekilde kablosuz sosyal teknolojiler, çevrim içi kişisel ve kurumsal uygulamalarla kucaklaşıyor. Dersler, kitaplar ve öğrenme tamamıyla elektronik ortama taşınıyor. Taşınmakla kalmıyor, herkesin etkileşimde bulunup katkıda bulunabildiği hayat boyu öğrenmeyi amaçlayan bir yapıya geçiyor. Karşılıklı bilgi değiş tokuşu bir kolektif bilinç meydana getiriyor.  Bu taşınma bir yer bir mekân değişikliği değil. Bu değişim bir zaman ve mekân kavramlarının anlamının da değiştiren bir değişim. Tüm değerler dizgesinin değişimini gerektiren bir yapı sökümü çabasının zamanın akışını da değiştirmesinden bahsediyoruz. Yeni kavramların eskilerinin rahminden doğuşuna tanık ve muhatabı olmak zorundayız. Etkileşim, bilişim,  güncelleme, bilgi akışı, uzaktan öğretim, sosyal ağlar, Web 2.o hayatlarımızın yeni ve zorunlu kavramları haline geldi. Yükseköğretim bu yeni meydan okumalara uyum sağlamakla yükümlü kurumlar arasında en başta yer almakta. Bu sebeple dünya genelinde tüm yükseköğretim kurumları daha büyük kitlelere hitap eden, bütüncül bir süreç olarak eğitimi ele alan çevrim içi uygulamalarla yer aldıkları toplumlarla bütünleşme çabasındalar. İnsanlık gerçek gücünün kolektif bilgi paylaşımında saklı olduğunu artık biliyor. Kurumlarda insanları daha fazla kandıramayacaklarının artık farkındalar. Bilgi elitlerin elindeki güç olmaktan çıkıp onları tehdit eden güç olmaya başladı…

Okumaya devam et →

Yukarı doğru sosyal hareketlilik inişe geçiyor

19 Pazartesi Ara 2011

Posted by Mustafa Ajlan ABUDAK in Analiz, Bilim, Dijital Zamanlar, Eğitim, Eğitimde Reform Çabaları, Zamanın Ruhu

≈ Yorum bırakın

https://i2.wp.com/resources.razorplanet.com/513127-6467/513127_4701_331175.pngFormül belli: Çocuklar için doğru düzgün sağlık hizmetleri, yeterli beslenme ve kamu tarafından sağlanıp finanse edilen, bütün bölgeleri birbirine bağlayacak, insanları pazar imkanlarıyla, esnek ve rekabetçi ekonomiyle tanıştıracak, internet bağlantısı da bulunan kaliteli tesislerde verilecek iyi bir eğitim. Bu Amerika’yı ve bütün Amerikalıları yeniden harekete geçirebilir.

Ferid ZEKERİYA

fzekeriya@stargazete.com 13 Kasım 2011 Pazar

Bu hafta, Washington Post-ABC Haber’de yayınlanan anketler, bizim de hissettiğimiz şeyi ortaya koydu: Amerikalılar’ın çoğu bu ülkede zenginler ile fakirler arasındaki uçurumun artmasından giderek daha fazla endişe duyuyor. Diğer pek çok konuda olduğu gibi, bu konuda da partizanca bir bölünme yaşandı. Liberaller hükümete bu açığı kapatmak için gerekli tedbirleri alması yolunda baskı yaparken, muhafazakarlar bu tür önlemlere karşı çıktılar ve büyük çoğunluğu hükümeti destekliyor.

Ancak iki partinin üzerinde ortak mutabakata varamadığı bir başka sorun daha var ki gelir eşitsizliğinden çok daha önemli: Sosyal hareketlilik. İndiana’nın Cumhuriyetçi Valisi Mitch Daniels, “alt sınıflardan üst sınıflara” doğru sosyal hareketliliğin Amerikan rüyasının özü olduğunu vurguladı.

Bazıları hala işlerin yolunda gittiğini düşünüyor. Geçen ay, Heritage Vakfı’ndaki konuşmasında, Wisconsin Temsilcisi Paul Ryan, “Bu ülkede belli bir sınıfa mensup olmak kalıcı bir durum değildir. Gelir grupları arasında oldukça fazla hareketliliğin ve alt sosyal sınıflardan, üst sosyal sınıflara doğru geçişlerin yaşandığı bir toplumuz” dedi. Ryan, ABD’deki sosyal hareketlilik ile Avrupa’dakini kıyasladı ve şunları söyledi: “Geleneksel aristokrasilerinin yerini almış önde gelen refah devletlerinde, sayıları oldukça artmış uzun dönemli işsizlerden oluşan yeni bir alt sınıf oluşmuştur.”

Aslında bu ülkedeki sosyal hareketliliğin yerinde saydığını gösteren, artan sayıda kanıt mevcut. Bu hafta yayımlanan Time dergisinin kapağında şu soru soruluyordu: “Amerika’da hala yükselebilir misiniz?” Bir dizi akademik çalışmaya dayanan cevap ise “hayır”dı; daha önceki ve daha da kötüsü Avrupa’daki kadar değil.

En kapsamlı ve karşılaştırmalı araştırma ise, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü tarafından geçen yıl gerçekleştirilmişti. Bu araştırmaya göre, Daniel’in de değindiği gibi, ABD’de alt sosyal sınıflardan üst sosyal sınıflara doğru gerçekleşen hareketlilik, aralarında Almanya, İsveç, Hollanda ve Danimarka’nın da bulunduğu önde gelen Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, oldukça azdı.

Okumaya devam et →

Öğretmenlere ‘dijital göç’ çağrısı

24 Perşembe Kas 2011

Posted by Mustafa Ajlan ABUDAK in Analiz, Analog Zamanlar, Bilgi İşlem, Dijital Zamanlar, Eğitimde Reform Çabaları, Röportaj, Zamanın Ruhu

≈ Yorum bırakın

Başka bir eğitim mümkün. Eğitimci, futurist, yazar Marc Prensky öğretmenlerimizi uyarıyor; “Değişime ayak uydurun. Geleceğin sahibi çocuklarımıza yeni öğrenme yolları yaratın.”

Dilara ELDAŞ

ntvmsnbc-güncelleme: 16:17 TSİ 24 Kasım. 2011 Perşembe

İSTANBUL – Bir ülke düşünün; çoğunluğu çocuk, hatta bebek. Birbirleri ile iletişimleri müthiş; hem yüz yüze hem de internetten bunu çok iyi halledebiliyorlar. Dizüstü bilgisayarlar mı? Onlar çok geride kaldı, tablet bilgisayarda dergi okuyorlar. Tuşlu telefon? Komik olmayın, siz o yaşta “bak postacı geliyor” şarkısını söylerken, onlar şimdi dokunmatik telefonlarından e-posta yolluyor. Küçük yaşta bu kadar yetenekliler çünkü onlar birer “dijital yerli”. Siz niye sadece hayal edecek kadar bu ülkeye yabancısınız? Çünkü siz birer “dijital göçmen”siniz.

Bu iki kavram, eğitim alanında uluslararası bir üne sahip, futurist Marc Prensky’e ait. 2001 yılında çıkan “On the Horizon – Ufukta” adlı makalesinde Prensky, 1980 sonrası doğan çocukların, öncesinde doğanlara oranla teknolojiye, teknolojiyle öğrenmeye daha yatkın olduklarını; hatta bunu doğal olarak yaptıklarını söylüyor. Futurist yazara göre bu yeni dijital dünyaya dahil olmak isteyen bir göçmen “adapte” olmayı öğrenmeli. Bunu da ilk önce öğretmenler gerçekleştirebilmeli.

IBM’den A.B.D Savunma Bakanlığı’na kadar pekçok kuruma eğitim yöntemleri konusunda danışmanlık hizmeti veren Marc Prensky ile teknolojiyle eğitmek üzerine çalışmalarını konuştuk…

Okumaya devam et →

Eğitim İçin Küresel Arayış: %20

09 Çarşamba Kas 2011

Posted by Mustafa Ajlan ABUDAK in Analiz, Eğitim, Eğitimde Reform Çabaları, Müfredat, Zamanın Ruhu

≈ Yorum bırakın

‘‘Başarı açığı okullar tarafından oluşturulmaz. Başarı açığı çocuklar doğmadan önce başlar.’’

C.M Rubin-Çeviri-Mustafa Ajlan ABUDAK

Yemek kuponlarına rağmen, fakir insanlar hala fakirdir. OECD listesine göre ABD OECD ülkeleri arasında en yüksek çocuk fakirliğinin görüldüğü 5 ülkeden biridir. (Türkiye kaçıncı sizce?) Bu fakirliğin etkilerinin en yoğun hissedildiği yer Amerikan eğitim sistemidir. Ulusal Merkezinin verilerine göre, ülkedeki çocukların %22’si 6 yaşından küçük ve 6 yaş ile 17 yaş arasındaki çocukların % 18’si fakirlik içerisinde yaşıyor.

Öyleyse, Amerikan eğitim sisteminin yaklaşık %20’sini oluşturan fakirlik içerisinde yaşayan okul çağı çocuklarını desteklemek için neler yapmalıyız?

1991’den 93’e, Bush yönetimde eğitim sekreterliği görevini yürütmüş olan Diane Ravitch,1997 2004 yılları arasında ise Eğitim Gelişiminin Ulusal Değerlendirilmesi adı altında yapılan federal test programından sorumlu olan Ulusal Değerlendirme Kurulunun üyesiydi. Ravitch Büyük Amerikan Okul Sisteminin Hayatı ve Ölümü: Çoktan seçmeli testler Eğitimimizi Nasıl Tüketti gibi eğitim üzerine yazılmış birçok kitabın yazarıdır.

En iyi öğretmenlere en çok ihtiyacın hissedildiği fakir bir okul için iyi bir öğretmeni nasıl buluyorsunuz?

Bugünlerde, iyi bir öğretmenin tanımı test skorlarını yükselten biri gibi görünmektedir. Fakat bu gibi biri zorunlu olarak iyi bir öğretmen değildir. İyi bir öğretmen, öğrencilerine ilham veren, onları yüreklendiren ve öğrenmeyi sevmeleri için destekleyen biridir. Test skorları bunları ölçemez. Test skorlarını yükselten biri bazen korkunç biride olabilir. Saatler boyunca çocukların kafalarını kaldırmadan umarsızca bir alıştırma testinden diğerine gömen biri iyi bir öğretmen değildir.

İyi öğretmenler inşa edilir, doğuştan iyi bir öğretmen olamazsınız. Fakir okullara iyi bir öğretmen için ilk koşul, fakir çocukların hayatında bir fark yaratabilmeyi isteyen öğretmenlerin bulunmasıdır. Birçok öğretmen fakir semtlerde öğretmenlik yapmak istemekte ve kendilerini bunu yapmak için hazırlamaktalar. Kuvvetli bir görev bilinci hisseden birçok stajyer öğretmenle tanıştım. Onlar bu tip okullar için ileride karşılaşabilecekleri farklı durumlarda daha fazla çaba sarf etmeleri gerektiklerinin farkındaydılar. İyi bir öğretmen zaman içerisinde kazanılan tecrübeyle ortaya çıkar. İyi öğretmenler büyük prensipler tarafından beslenebilirler. İyi bir öğretmeni ortaya çıkarabilecek basit bir formül yoktur. Bir okul bölgesinden sorumlu kişiler, lider bir kişiliği ve prensipleri belirleme ve destekleme bilgeliğine sahip olmalıdırlar. Böylece öğretmenlerinin niteliğini yükselteceklerdir.

İnsanlar şunu tartışmakta; eğer büyük bir oranda fakir çocuğu okullardan dışlarsak, Amerikan okullarının PISA testlerindeki performansları en yüksek ilk 10 ülke içerisinde olacak.

Bu doğru. PISA sonuçlarımızdan yansıyan düşük sonuçlar fakirlik içerisinde yaşayan çocuklar tarafından gerçekleştiriliyor. OECD ülkeleri içerisinde sadece Meksika, TÜRKİYE ve Polonya’da fakirlik içerisindeki çocuk sayısı ABD’den fazla..

Okumaya devam et →

Newer posts →

Son Yazılar

  • WORLD ENGLISH -21st CENTURY READING NEW APPROACH TO ELT BY CENGAGE&NG&TED
  • WORLD ENGLISH -21st CENTURY READING
  • FREEDOM FOUNTAIN-Youth Culture as an Expression of Freedom
  • Çevrimiçi Çevrimdışı Dijital Öğrenme Atölyesi- Viyana NoLabel Project
  • KNEWTON BETA TEAM
  • DİL EDİNİMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
  • KÖK DÜĞÜMLERİ (Rhizomatic) EĞİTİM MODELİ
  • EĞİTİMİN ÖLÜM VADİSİNDEN NASIL KURTULUNUR?

Blog listesi

  • Academic Earth
  • Akıllı Tasarım-Teleolojik Evrim
  • BBC Learn English
  • BBC Talking Business
  • British Council KIDS
  • Coursera
  • Educase
  • EPIC
  • FormLabs
  • Grovo
  • Huff Post Edu
  • Ken Robinson
  • Khan Academy
  • Knewton
  • MentorMob
  • MIT GameLab
  • Rehber Sensin
  • Stanford Online
  • Steve Wheeler
  • TED

Son Yorumlar

WORLD ENGLISH -21st CENTURY RE… hakkında Mustafa Ajlan ABUDAK
WORLD ENGLISH -21st CENTURY RE… hakkında Charles Jannuzi
UYUM SAĞLAYICI ÖĞRENME: ÇOÇUKL… hakkında Mustafa Ajlan ABUDAK
UYUM SAĞLAYICI ÖĞRENME: ÇOÇUKL… hakkında Başkentliyiz Biz
UYUM SAĞLAYICI ÖĞRENME: ÇOÇUKL… hakkında fatih
Reklamlar

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Vazgeç